Yeni Gelişme
Anayasa Mahkemesi’nin bir gazete yayımcısı ve sahibi olan başvurucunun (“Başvurucu“) ifade özgürlüğüne yönelik yapılan müdahaleler hakkında verdiği 2016/5653 (“1. Başvuru“), 2016/73997 (“2. Başvuru“) ve 2017/4786 sayılı (“3. Başvuru“) üç yeni kararı 11 Mart 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı.
İhlal Konusu Başvurular
1. Başvuru’da, bir savcı hakkında savcının devlete karşı darbe hazırlığında olan devlet içinde örgütlenmiş bir paralel yapılanma ile bağlantılı olduğuna ve haraç alma, zimmetine geçirme, yasadışı ticaret gibi suçlara karıştığına yönelik iddialar içeren Başvurucu’nun gazetesinde yayımlanan köşe yazısı nedeniyle Basın İlan Kurumu (“BİK”) tarafından Başvurucu gazete hakkında reklam ve ilanların bir gün süre ile kesilmesine karar verilmiş ve karar Başvurucu’nun itirazının reddi üzerine kesinleşmiştir. 2. Başvuru’da, Başvurucu’nun gazetesindeki yayımlanan köşe yazısının içeriğin uygun olmadığı ve yazıda kullanılan “pezevenk”, “köpek oğlu köpek”, “kaltak” gibi ifadelerin “küfür niteliğinde” olduğu değerlendirilerek BİK tarafından Başvurucu gazete hakkında üç gün süreyle resmi ilan ve reklamların kesilmesine karar verilmiş ve karar Başvurucu’nun itirazının reddi üzerine kesinleşmiştir. 3. Başvuru’da ise Başvurucu gazetede yayımlanan bir haberde kullanılan saldırgan ifadelerin, haber konusu tiyatro sanatçısının kişilik haklarını zedelediği değerlendirilerek Başvurucu aleyhine manevi tazminata hükmedilmiştir. Başvurucu, verilen cezaların Anayasa tarafından güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüğünü ihlale ettiğini ileri sürmüştür.
Kararlar Ne Diyor?
Anayasa Mahkemesi, her üç başvuruda da, Anayasa tarafından güvence altına alınan hak ve özgürlüklere getirilecek sınırlamaların Anayasa’da öngörülen haklı sebeplere dayanması, demokratik toplumun gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olması gerektiğini belirtmiştir. Bu kapsamda ifade özgürlüğüne yapılacak müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi ayrıca, 1. ve 3. Başvurular’da karar mercilerinin, şeref ve itibarının korunması amacıyla ifade özgürlüğüne yapılan müdahalelerde; yayında kamu yararının bulunup bulunmadığı, yayının genel yarara ilişkin tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, yayında yer alan ifadelerin olgusal bir temele dayanıp dayanmadığı ve yayının ilgili kişinin şeref ve itibarı üzerindeki ağırlığı ile yapılan müdahalenin orantılılığı gibi çeşitli dengeleme kriterleri üzerinden uygun bir değerlendirme yapması ve müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiğini yeterli bir gerekçeyle ortaya koyması gerektiğini ifade etmiştir.
Anayasa Mahkemesi, resmi ilan ve reklamların kesilmesi yönünde verilen kararların ekonomik boyutuna da değinerek bu gibi yaptırımların yayın mercilerini önemli bir ekonomik kazançtan mahrum bırakabileceğini belirtmiştir.
Yukarıdakiler ışığında Anayasa Mahkemesi, 1. Başvuru’da Başvurucu’nun, yayımlanan haber nedeniyle resmi ilan ve reklamların kesilmesi şeklinde bir kararla cezalandırılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamadığı ve BİK’in bu hususta yeterli bir gerekçe ortaya koyamadığını belirterek Başvurucu’nun ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar vermiştir. 1. Başvuru’ya ilişkin verilen karara buradan ulaşabilirsiniz.
2. Başvuru’da ise Mahkeme, başvuru konusu yazıda yer alan “ulan pezevenk!”, “ulan köpek oğlu köpek!”, “ulan kaltak!” ifadelerinin toplumun genç kesiminin olumsuz etkileneceğini değerlendirmiş ve alınan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığına kanaat getirmiştir. Bu kapsamda Mahkeme, 2. Başvuru’da müdahalenin demokratik toplum düzenini gereklerine aykırı olmadığını değerlendirerek Başvurucu’nun ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar vermiştir. 2. Başvuru’ya ilişkin verilen karara buradan ulaşabilirsiniz.
3. Başvuru’da tiyatro sanatçısı, katıldığı televizyon programında kullandığı “pezevenk” kelimesinin kaba anlamı dışında başka bir anlamı daha olduğuna dikkat çekmiş ve söylemleri sonucunda düşüncelerini gazetecilerin ve vatandaşların tartışmasına açmıştır. Başvurucu, gazetesinde de aynı kelimeyi tiyatro sanatçısına yönelik kullanmış ve tiyatro sanatçısı, kendisine karşı kullanılan ifadeler nedeniyle şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Mahkeme, yaptığı değerlendirmede başvuru konusu yazının somut olgular ışığında bütünsellik içinde değerlendirilmesi gerektiğini belirterek tiyatro sanatçısı hakkında kullanılan ifadelerin daha çok “yerme” niteliğinde olduğunu, bu tür toplumsal eleştiri türlerinin kamusal sorunların serbestçe tartışılmasında önemli bir rol oynadığını ifade etmiştir. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi, Başvurucu aleyhine hükmedilen cezanın toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiğinin yeterince ortaya konamadığını ifade ederek Başvurucu’nun ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir. 3. Başvuru’ya ilişkin verilen karara buradan ulaşabilirsiniz.
Sonuç
İfade özgürlüğüne yönelik müdahalelerde, müdahaleyi oluşturan tedbirin, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin bu başvurular özelinde verdiği kararlar göz önünde bulundurulduğunda karar mercilerinin, ifade özgürlüğüne yönelik müdahalelerde, alınan tedbirlerin zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiğini ilgili ve yeterli gerekçeler ile ortaya koyabilmesi gerekmektedir.