Anayasa Mahkemesi’nin kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına ilişkin yeni kararı yayımlandı. Anayasa Mahkemesi kararda devletin etkili bir yargısal sistem kurma yükümlülüğü bulunduğunun altını çizdi. Somut olayda, bu yükümlülüğün yerine getirilmediğinden bahisle, özel hayata saygı hakkı kapsamında kişisel verilerin korunması hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
Yeni Gelişme
Anayasa Mahkemesi’nin kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına yönelik 2018/30296 başvuru numaralı 7 Eylül 2021 tarihli yeni kararı (“Başvuru“) 14 Ekim 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı. Karara buradan ulaşabilirsiniz.
İhlal konusu başvuru
Başvuru, boşanma davası kapsamında eşinin telefonuna casus yazılım yükleyerek kişisel verilerini ele geçiren eşe karşı diğer eşin (“Başvurucu“), kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvurucu, eşinin casus yazılım kullanarak kişisel verilerine erişim sağlaması ve bu verileri boşanma davasında delil olarak kullanmak istemesi üzerine şikâyette bulunmuştur. İlgili casus yazılım sayesinde Başvurucu’nun konuşmaları, mesajları, fotoğraf ve videolarına erişim sağlanmıştır. Başvurucu’nun şikâyeti üzerine ilgili cumhuriyet başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmış ve ilgili ceza mahkemesinde yargılamaya başlanmıştır. Ceza mahkemesi, elde edilen bilgilerin boşanma davasında delil olarak kullanılmasından hareketle suç işleme kastının olmadığını belirtmiştir. Bölge adliye mahkemeleri de haksız bir saldırıyı önlemek için kaybolma olasılığı bulunan kanıtları yetkili makamlara sunmak amacıyla kişisel verileri kaydetme, ele geçirme ve yayma eylemlerinde bulunulabileceğini belirterek ceza mahkemesinin kararını onamıştır. Başvurucu, özel hayata saygı hakkı ve haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştur.
Karar ne diyor?
Anayasa Mahkemesi, Başvurucu’nun telefonunda yer alan bilgilerin kişisel veri teşkil ettiğini belirterek Başvurucu’nu iddialarını özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunması hakkı yönünden değerlendirmiştir. Anayasa Mahkemesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (“Anayasa“) 20. maddesinin sadece kişisel verilerin işlenmesi faaliyetlerine ilişkin olarak koruma sağlamadığını, aynı zamanda kişisel verilere yönelik her türlü müdahale ve sınırlamalara karşı güvence getirdiğini belirtmiştir. İlgili hak kapsamında devletin; kamusal makamların, diğer bireylerin ve kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı vatandaşlarını korumak için pozitif yükümlülüğü bulunduğu ifade edilmiştir. Bunun yansıması olarak devlet, uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin etkili bir yargısal sistem kurmalıdır. Bu yargısal sistemler temel hak ve özgürlükleri korumalı ve kararlar ilgili ve yeterli gerekçelerle verilmelidir.
Anayasa Mahkemesi, Başvurucu’nun kişisel verilerine hukuka aykırı olarak erişim sağlandığı ve veriler hukuka aykırı olarak ifşa edildiğinden, konuyla ilgili etkili bir ceza soruşturması ve kovuşturması yapılmasının gerekli olduğunu belirtmiştir. Ceza mahkemesi, yargılamasında eşin delillerin kaybolmaması amacıyla hareket ettiğini ve verileri boşanma davasında delil olarak kullandığını belirtmiştir. Ancak hangi kişisel verilerin elde edildiği, verilerde değişiklik yapılıp yapılmadığı, verilere ne kadarlık bir süreyle erişim sağlandığı hususlarında herhangi bir araştırma yapılmadığı ve kararın gerekçesinde belirtilmediği görülmüştür. İlaveten eşin, kişisel verilere ulaşma amacının meşru olup olmadığına yönelik de değerlendirme yapılmamıştır. Anayasa Mahkemesi, ceza mahkemesinin yaklaşımının eşlerin birbirlerine karşı özel hayat alanları bulunmadığı sonucunu doğurabilecek nitelikte olduğunu ifade etmiş ve bu yaklaşımı anayasal güvencelere aykırı bulmuştur. Bu doğrultuda, ceza mahkemesinin gerekçeleri ilgili ve yeterli bulunmamıştır.
Yukarıdakiler ışığında, Anayasa Mahkemesi, iddiaların araştırılmaması, kovuşturmanın derinleştirilmemesi ve yasal dayanağı bulunmayan gerekçelerin kullanılması nedeniyle etkili bir yargısal sistem kurma yükümlüğüne uygun hareket edilmediğini belirtmiştir. Bu yükümlülük yerine getirilemediğinden, özel hayata saygı hakkı kapsamında kişisel verilerin korunması hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Sonuç
Anayasa Mahkemesi bu kararında Anayasa’nın 20. maddesinin kişisel verilere yönelik her türlü müdahaleye karşı koruma sağladığına değinmiş ve bu anayasal güvencelerin sağlanması hususunda devletin pozitif yükümlülüklerinin bulunduğunun altını çizmiştir. Bu doğrultuda ilk derece mahkemelerinin, kişisel verilere hukuka aykırı erişim sağlandığı yönündeki iddiaları değerlendirirken, erişim sağlanan veri türleri, erişimin süresi ve erişimin meşru bir amaca dayanıp dayanmadığı yönünde değerlendirme yapmaları beklenecektir.