Yeni Gelişmeler
Anayasa Mahkemesi’nin mülkiyet hakkı ihlali hakkında verdiği 2018/2739 sayılı kararı, 8 Şubat 2022 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı. Anayasa Mahkemesi, tapulu taşınmazların kıyı kenar çizgisi içinde kalması nedeniyle açılan tam yargı davasının reddedilmesinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğine karar verdi.
Karara Konu Başvuru
Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde bulunan ve 1973 tarihinde inşaat izni verilen taşınmazların bir kısmı, 1977 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanan kıyı kenar çizgisi içinde kalmıştır. Kıyı kenar çizgisi tespitine ilişkin işlemin iptali talebiyle açılan dava reddedilmiş ve kıyı kenar çizgisi 1983 yılında kesinleşmiştir.
Taşınmazların 1/5.000 nazım imar planı ile 1/1.000 uygulama imar planında kıyı kenar çizgisi içinde kalması nedeniyle, ilgili belediye tarafından taşınmazlar üzerinde inşaat yapılamayacağı belirtilmiş; başvurucuların taşınmazların rayiç bedellerinin ödenmesi talebi ise taşınmazların kamulaştırılacağına dair hüküm bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
Bunun üzerinde başvurucular tarafından açılan hukuki el atma nedeniyle tazminat davaları, birinci derece mahkemesi nezdinde kazanılmış, ancak bu kararlar İzmir Bölge İdare Mahkemesince, taşınmazlar üzerindeki kısıtlılık halinin Anayasa’dan ve Kıyı Kanunu’ndan kaynaklandığı, hukuki el atma koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
Bunun üzerine başvurucular, öncesinde inşaat izni verilen tapulu taşınmazlarının kıyı kenar çizgisi içinde kalmasından dolayı inşaat izni verilmemesi ve hukuki el atma nedeniyle açtıkları tam yargı davalarının reddedilmesi nedeniyle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
Karar Ne Söylüyor?
Anayasa Mahkemesi, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan taşınmazların tapuda başvurucular adına tescilli olmaları nedeniyle, bu taşınmazların Anayasa’nın 35. Maddesi bağlamında mülk teşkil ettiğini belirtmiş, başvurucular tarafından taşınmazların kıyı kenar çizgisi içinde kalması gerekçesiyle talep edilmesine rağmen tapu kayıtlarının iptal edilmediğine ve taşınmazların şekli olarak tapuda başvurucular adına kayıtlı olduğuna dikkat çekmiş ve kıyı kenar çizgisi tespitinin 1983 tarihinde kesinleşmesinden bu yana başvurucuların fiili olarak mülklerinden yoksun kaldığını vurgulamıştır.
Anayasa Mahkemesi incelemesinde, idarenin kıyıların ortak kullanımını düzenlemek, kıyılardan yararlanmaya ilişkin karar ve önlemleri almakla yükümlü olduğunu ve bu önemleri alırken maliklere aşırı ve orantısız bir külfet yüklememekle de sorumluğu olduğunu belirtmiş; kıyı kenar çizgisi tespit işlemiyle amaçlanan kamu yararı ile başvurucuların mülkiyet hakkının korunması arasında sağlanması gereken adil dengenin, ancak taşınmazların bedelinin ödenmesiyle sağlanabileceğini vurgulamıştır.
Anayasa Mahkemesi, (i) idarenin başvuruculara tazminat ödeme yükümlülüğünü yerine getirmemesi, (ii) idarenin tapu iptallerine yönelik girişimde bulunmayarak pasif davranması, (iii) başvurucuların taşınmazları üzerinde fiili ve hukuki tasarrufta bulunmasını imkansız derecede zorlayan fiili durum dikkate alınmadan tazminat davası açılmasının tapunun iptali şartına bağlanması ve (iv) başvuruculara şahsi olarak aşırı bir külfet yüklenmesi ile başvurucuların mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Ayrıca Anayasa Mahkemesi, idarenin eyleminden kaynaklanan ihlalin birinci derece mahkemeleri tarafından da giderilmediğine dikkat çekerek, bu açıdan ihlalin aynı zamanda mahkeme kararlarından da kaynaklandığını vurgulamıştır.
Sonuç
Anayasa Mahkemesi vermiş olduğu kararda mülkiyet hakkının kapsamına ve idarenin mülkiyet hakkına müdahalesinin sınırlılığına ilişkin yol gösterici tespitlerde bulunmuştur ve mülkiyet hakkı ihlallerinin önlenmesinde idare kadar mahkemelerin de sorumluluğuna dikkat çekmiştir.