Yeni Gelişme
Anayasa Mahkemesi (“AYM“), 30 Kasım 2023 tarih ve E. 2023/105 K. 2023/208 sayılı kararı (“AYM Kararı” veya “Karar“) ile 2021 yılı için enflasyon düzeltmesi yapılmayacağına yönelik kanun düzenlemesini iptal etti. Karar, 16 Ocak 2024 tarih ve 32431 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmış olup; Karar’da yürürlük tarihi ile ilgili özel bir belirleme yapılmadığından itiraz konusu kanun düzenlemesi 16 Ocak 2024 tarihi itibariyle yürürlükten kaldırıldı.
Enflasyon Düzeltmesi
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun (“VUK“) mükerrer 298. maddesinde parasal olmayan kıymetlerin düzeltme katsayısı ile çarpılması suretiyle, mali tablonun ait olduğu tarihte satın alma gücü cinsinden hesaplanması olarak tanımlanan enflasyon düzeltmesinin temel amacı, mali tabloların uzun yıllar süren yüksek enflasyonun etkisinden arındırılması ve böylece vergi matrahında enflasyon nedeniyle meydana gelen ancak gerçek durumu yansıtmayan artışın yol açtığı olumsuzlukların ortadan kaldırılmasıdır.
Enflasyon düzeltmesi, en son 2004 yılı itibarıyla yapıldı ve yıllar sonra Yİ-ÜFE’nin, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde %100’ün, bir yıllık dönemde ise %10’un üzerinde artması ile birlikte enflasyon düzeltmesi şartları 2021 yılı sonu itibariyle yeniden gerçekleşti.
Bununla birlikte, VUK’a eklenen ve 20 Ocak 2022 tarihinde yürürlüğe giren geçici 33/1. madde ile geçici vergi dönemleri de dahil olmak üzere 2021 ve 2022 hesap dönemleri ile 2023 hesap dönemi geçici vergi dönemlerinde enflasyon düzeltmesine ilişkin şartların oluşup oluşmadığına bakılmaksızın mali tabloların enflasyon düzeltmesine tabi tutulmayacağı hükme bağlandı.
Karar Ne Diyor?
Söz konusu AYM Kararı, 2021 yılı için enflasyon düzeltmesi şartlarının oluşmasına rağmen VUK geçici 33/1. maddesi ile enflasyon düzeltmesi uygulanmaması nedeniyle fazladan vergi ödediğini ileri süren bir mükellefin ihtirazi kayıtla beyanda bulunması ve açtığı davada ilk derece mahkemesinin konuyu AYM’ye taşıması üzerine alındı.
AYM ilgili Karar’da;
- Gelir vergisi ve kurumlar vergisinin konusunun mükelleflerin bir takvim yılı itibarıyla öz sermayelerindeki artış olduğu ve dolayısıyla bu vergi türlerine konu kazanç açısından vergiyi doğuran olayın tespitinde hesap dönemi sonunun esas alınması gerektiği,
- Bu kapsamda, vergiyi doğuran olayın 31 Aralık tarihinde yapılan dönem sonu kapanış kayıtlarıyla ortaya çıktığı ve enflasyon düzeltmesine esas TÜİK verileri 03 Ocak 2022 tarihinde belli olduğu için bu son tarih itibariyle 2021 yılı için enflasyon düzeltmesi zorunluluğunun ortaya çıktığı,
- Dolayısıyla, vergiyi doğuran olay bu şekilde gerçekleştikten sonra gelir vergisi ve kurumlar vergisi matrahına etki eden 20 Ocak 2022 tarihli değişikliğin hukuk güvenliği ilkesiyle bağdaşmayacak ölçüde hukuk kurallarının geriye yürütülmesi sonucunu doğurduğu,
- Bu nedenle mülkiyet hakkına getirilen sınırlamanın kanunilik şartına uymadığı ve verginin kanuniliği ilkesini de ihlâl ettiği
sonucuna ulaşarak; anılan geçici maddedeki “2021” ibaresini iptal etti.
Kararın Etkileri Ne Olacak?
Anayasa Mahkemesi’nin verdiği iptal kararları geriye yürümediğinden, bahse konu AYM Kararı, yalnızca 2021 yılına ilişkin olarak gelir/kurumlar vergisi beyannamesini ihtirazi kayıtla verip dava açanlar bakımından sonuç doğuracak. Bir diğer deyişle, 2021 yılına ilişkin olarak ihtirazi kayıtla beyan ve dava yoluna gitmeyen mükellefler için AYM Kararı’nın olumlu bir sonucu olmayacak ve söz konusu mükellefler AYM Kararı’na dayanarak fazla ödedikleri vergileri geri alamayacaklar.
AYM Kararı bu yönüyle özellikle enflasyon düzeltmesi uygulamasının kapsamı dışında bırakılan banka ve finansal kurumlar yönünden önem taşıyor. Daha açık ifade etmek gerekirse; 7491 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile banka ve finansal kurumların 2024 ve 2025 hesap dönemlerinde yapacakları enflasyon düzeltmesi sonucu oluşacak kar veya zararların kurum kazancının tespitinde dikkate alınamayacağı düzenlenmişti. Söz konusu değişikliğe ilişkin hazırladığımız bültende dikkat çektiğimiz üzere bahse konu düzenlemenin “eşitlik ilkesi”ne aykırılık yönünden Anayasa Mahkemesi’ne taşınması sürpriz olmayacaktır. Böyle bir durumda, söz konusu düzenlemenin Anayasa Mahkemesi’nce ileride iptal edilmesi halinde beyannamelerini ihtirazi kayıtla verip dava açmayan banka ve finansal kurumlar iptalin sonuçlarından yararlanamayacaklar.
Ayrıca, bu bültenimize konu AYM Kararı’nda “eşitlik ilkesi” tartışılmamış olsa da, ilgili Karar’ın, vergi kanunlarının Anayasa’ya aykırılıklar içermesi durumunda AYM tarafından iptal kararı verilebileceğini ortaya koyması bakımından ihtirazi kayıtla beyan ve dava yoluna başvurmayı düşünen banka ve finansal kurumlar için önemli olduğunu değerlendiriyoruz.
Diğer yandan, AYM’nin vergi kanunlarının geçmişe yürümemesi ile ilgili olarak geçmişte vermiş olduğu kararların birçoğunda vergiyi doğuran olayın beyannamenin verilmesi ile gerçekleştiği anlayışı kabul edilmişti. Oysa bu bültenimize konu AYM Kararı’nda gelir ve kurumlar vergisi yönünden vergiyi doğuran olayın 31 Aralık tarihi itibariyle (yani hesap dönemimin kapandığı tarihte) gerçekleşeceği ve bu tarihten sonra yapılan kanun değişiklerinin kapanan hesap dönemine etkili olacak şekilde yürürlüğe girmesinin “gerçek geriye yürüme” kapsamında Anayasa’ya aykırılık oluşturacağı sonucuna varıldı. AYM’nin bu içtihat değişikliğinin “vergi kanunlarının geçmişe yürüyemeyeceği” kuralının yorumlanması bakımından da önemli olduğunu düşünüyoruz.