Yeni Gelişme
Anayasa Mahkemesi, 2019/22055 başvuru sayılı ve 15 Kasım 2023 tarihli bireysel başvuru kararında (“Karar“); Yargıtay’ın, önceki içtihatlarından farklı olarak sözleşmesel borca aykırılığın manevi tazminata yol açmayacağı yönünde vermiş olduğu kararın, başvurucunun adil yargılanma hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir. Karar, 28 Şubat 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı.
Bireysel Başvuruya Konu Olay
Başvurucu, düğününden sonra kullanmak üzere bazı mobilyalar satın almıştır. Başvurucu, satıcı ile mobilyaların düğünden önce teslim edilmesi yönünde anlaşmasına rağmen söz konusu mobilyalar düğünden yirmi altı gün sonra teslim edilmiştir. Mobilyaların geç teslim edilmesinden dolayı eşiyle huzursuzluk yaşayan başvurucu, manevi zararının tazmini talebiyle İstanbul Anadolu 1. Tüketici Mahkemesi’nde satıcıya karşı dava açmıştır.
İlk derece mahkemesi başvurucunun davasını kabul ederek satıcıyı manevi tazminat ödemeye mahkum etmiştir. Satıcı, ilk derece mahkemesinin kararını temyiz etmiş ve Yargıtay’ın 13. Hukuk Dairesi, “kişilik haklarının zarar görmediği hallerde, eylem hukuka aykırı olsa dahi manevi tazminata hükmedilmesi olanaklı değildir. Somut olayda, farklı ürün teslimi ve geç teslimat nedeniyle, davacının kişilik haklarının zarar gördüğü söylenemez.” gerekçesiyle ilk derece mahkemesinin kararını bozmuştur. İlk derece mahkemesinin bozma kararına uyması ve Yargıtay’ın da bu kararı onaması üzerine karar başvurucu yönünden kesinleşmiştir.
Başvurucu, mobilyaların kendisine vaat edilenden geç teslim edilmiş olmasından dolayı eşi ve ailesi ile huzursuzluk yaşadığını ve bu sebeple manevi zarara uğradığını fakat Yargıtay’ın benzer konulara ilişkin önceki tarihli içtihatlarından ayrılarak manevi tazminat talebini reddettiğini belirterek bu durumun adil yargılanma hakkını ve eşitlik ilkesini ihlal ettiğini ileri sürmektedir.
Karar Ne Diyor?
Anayasa Mahkemesi, öncelikle Karar’da, benzer olay ve hukuksal durumlar bakımından farklı kişiler tarafından açılan davalarda çelişkili kararlar verilmesinin hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine ters düşeceğini belirterek yargı makamlarının da yargıya olan güveni korumak adına belirli ölçüde istikrarlı davranması gerektiğini belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi aynı zamanda, içtihat değişikliğinin de tek başına hukuki öngörülebilirliği ihlal ettiği sonucuna varılamayacağını fakat belirli ölçüde tutarlılığın bulunması gerektiğini vurgulamıştır.
Söz ettiği ilkeleri somut olaya uygularken Anayasa Mahkemesi, Yargıtay’ın 13. Hukuk Dairesi’nin ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun daha önce benzer konu olaylarda verdiği kararlardan örneklere yer vermiş ve Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin istikrarlı bir şekilde sözleşmesel borç ihlallerinin kişilik haklarına da zarar verdiği hallerde manevi tazminata hükmettiğini tespit etmiştir. Anayasa Mahkemesi ayrıca, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun da yaklaşımının buna paralel olduğunu belirtmiştir.
Anayasa Mahkemesi son olarak, bireysel başvuruya konu karar ile Yargıtay’ın önceki tarihli benzer olaylara ilişkin içtihatları arasında farklılıklar bulunduğuna ve bu durumun da hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkesi ile bağdaşmayacağını söylemiştir. Bu nedenle Karar’da T.C. Anayasası’nın 36’ncı maddesinde bulunan adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
Karar’a buradan ulaşabilirsiniz.